Günümüz bilgi çağında, doğruyla yanlışın birbirine karıştığı bir okyanusta yüzüyoruz adeta. Sosyal medya akışımızdan tutun da arkadaş sohbetlerine kadar her yerden üzerimize bilgi yağıyor. Peki, hangisi gerçek, hangisi manipülasyon, hangisi düpedüz safsata? İşte tam bu noktada Bilimsel Düşünce Becerileri devreye giriyor. Bu beceriler, sadece bilim insanlarına özgü, beyaz önlüklü, laboratuvarda deney yapan insanlara ait bir lüks değil; aksine, hepimizin günlük hayatta karşılaştığı iddiaları, haberleri, hatta kendi inançlarımızı bile sorgulamak için kullanması gereken temel bir araç seti. Dürüst olalım, hepimiz zaman zaman oltaya gelmiyor muyuz?
Nedir Bu Bilimsel Düşünme Dedikleri? (Biraz Felsefe Tozu)
Bilimsel düşünme, en basit haliyle, merak etmek, sorgulamak, kanıt aramak ve mantıklı sonuçlara ulaşmaya çalışmaktır. Evreni ve içindeki yerimizi anlamaya yönelik sistematik bir çabadır aslında. Sadece “Bu böyledir, çünkü hep böyleydi” demek yerine, “Neden böyle?”, “Başka nasıl olabilir?”, “Bunun kanıtı ne?” gibi sorular sormaktır. Çocukken sahip olduğumuz o bitmek tükenmek bilmeyen merak duygusunu hatırlayın. İşte bilimsel düşünmenin kökeninde o saf merak yatar. Ancak bu merakı, şüphecilikle dengelemek gerekir. Ünlü astronom ve bilim iletişimcisi Carl Sagan’ın dediği gibi: “Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.” Yani biri size yerçekimsiz ortamda uçabildiğini söylüyorsa, ona inanmadan önce şöyle bir durup sağlam kanıtlar istemeniz gayet doğaldır.
Beynimiz Bize Neden Oyun Oynar? (Bilişsel Yanılgılar)
İşin ilginç yanı, çoğu zaman en büyük engelimiz kendi beynimiz olabiliyor. Beynimiz, enerji tasarrufu yapmak ve hızlı kararlar almak için bazı kısa yollar kullanır. Bunlara bilişsel yanılgılar diyoruz. Mesela, doğrulama yanlılığı (confirmation bias) diye bir şey var. Farkında olmadan, sadece kendi mevcut inançlarımızı destekleyen bilgileri arayıp bulma, onlara daha çok inanma eğilimindeyizdir. Tuttuğunuz takımın lehine verilen her kararı haklı bulurken, aleyhine olanlarda hemen hakeme kızmanız gibi. Ya da çıpalama etkisi (anchoring effect); bir konu hakkında duyduğumuz ilk bilgiye (çıpa) gereğinden fazla takılıp kalırız. İndirim etiketindeki eski, yüksek fiyata bakıp “Ne kadar da ucuzlamış!” demek gibi, halbuki belki de ürün o indirimsiz fiyatı hiç hak etmiyordu bile. Bu yanılgıların farkında olmak, Bilimsel Düşünce Becerileri geliştirmenin ilk adımıdır.
Merak Kediyi Öldürür mü, Yoksa Kurtarır mı? (Soru Sormanın Gücü)
“Merak kediyi öldürür” derler ama bence modern dünyada merak, kediyi (yani bizi) kurtarır. Soru sormak, eleştirel düşünmenin temelidir. Size sunulan bir bilgiyi hemen kabul etmek yerine, kaynağını sorgulayın. Kim söylüyor? Neden söylüyor? Bu bilginin arkasında bir çıkar çatışması olabilir mi? Kanıtlar neler? Bu kanıtlar ne kadar güçlü? Alternatif açıklamalar var mı? Bu soruları sormak, sizi pek çok yanlıştan ve manipülasyondan koruyabilir. Unutmayın, bilgi güçtür, ama sorgulanmış bilgi süper güçtür! İlk başta biraz yorucu gelebilir belki ama zamanla alışkanlık haline gelir.
Bilimsel Düşünce Becerileri Nasıl Keskinleştirilir? (Pratik İpuçları)
Peki, bu önemli Bilimsel Düşünce Becerileri nasıl geliştirilir? Aslında sandığınız kadar zor değil. İşte size birkaç pratik ipucu:
* Kaynakları Kontrol Edin: Duyduğunuz her şeye hemen inanmayın. Bilginin kaynağı güvenilir mi? Tarafsız mı? Özellikle internette gördüğünüz sansasyonel başlıkların kaynağını mutlaka araştırın.
* Kanıt Arayın: İddiaları destekleyen somut veriler, araştırmalar, deneyler var mı? Yoksa sadece kişisel görüşler veya anekdotlar mı sunuluyor? Unutmayın, “Benim bir arkadaşımın başına gelmiş…” ile başlayan cümleler genellikle güvenilir kanıt sayılmaz.
* Alternatif Açıklamaları Düşünün: Bir olayın veya durumun tek bir açıklaması olmayabilir. Başka hangi faktörler rol oynamış olabilir? Farklı bakış açılarını değerlendirin.
* Kendi Yanılgılarınızın Farkında Olun: Hepimizin önyargıları var. Kendi düşünce kalıplarınızı, inançlarınızı sorgulamaktan çekinmeyin. “Acaba ben mi yanılıyorum?” sorusunu sormak bir zayıflık değil, aksine entelektüel bir dürüstlüktür.
* Belirsizlikle Barışık Olun: Bilim her zaman kesin cevaplar vermez. Bazen “bilmiyoruz” demek ya da “şu anki kanıtlar bunu gösteriyor ama değişebilir” demek en doğrusudur. Kesinlik arayışı, bizi kolayca dogmatik düşünceye itebilir.
“Ama Uzmanlar Öyle Diyor!” (Otoriteye Sorgusuz İnanma Tuzağı)
Sıkça düştüğümüz bir başka yanılgı da otoriteye başvurma yanılgısıdır (appeal to authority). Bir konuda uzman olduğu söylenen birinin her dediğini sorgusuz sualsiz kabul etme eğilimi. Evet, uzmanların görüşleri değerlidir, ancak onlar da yanılabilirler. Önemli olan, uzmanın o alandaki yetkinliği, sunduğu kanıtların gücü ve iddialarının diğer uzmanlar tarafından nasıl değerlendirildiğidir. Bir kalp cerrahının yatırım tavsiyesi vermesi veya bir fizikçinin diyet önerilerinde bulunması durumunda, uzmanlık alanlarının dışına çıktıklarını unutmamak gerekir. Uzmanlığa saygı duymakla, körü körüne inanmak arasında ince bir çizgi vardır.
Son Söz Yerine: Şüpheyle Dost Olmak
Bilimsel Düşünce Becerileri geliştirmek, bir gecede olacak bir şey değil, ömür boyu süren bir yolculuk. Bu, sürekli öğrenmeyi, sorgulamayı ve gerektiğinde fikir değiştirmeye açık olmayı gerektirir. Şüpheyi bir düşman gibi değil, gerçeğe ulaşma yolunda bize rehberlik eden bir dost gibi görmeliyiz. Bazen yanılacağız, bazen yanlış bilgilere inanacağız ama önemli olan bu hatalardan ders çıkarıp düşünme biçimimizi sürekli iyileştirmektir. Unutmayın, amaç her şeyi bilmek değil, daha iyi düşünmeyi öğrenmektir.
Peki siz, günlük hayatta karşılaştığınız bir bilgiyi sorgularken en çok hangi yöntemi kullanıyorsunuz veya hangi yanılgıya düştüğünüzü fark ettiniz?
Hocam elinize sağlık, tam da bu zamanda ihtiyaç duyulan bir yazı olmuş. Özellikle sosyal medyada neye inanacağımızı şaşırdık resmen. ‘Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir’ sözü çok doğru, bunu hep aklımızda tutmamız lazım. Teşekürler bu değerli rehber için.
güzel yazı tşk. peki günlük hayatta mesela biri bişi iddia ettiğinde hemen kanıt sormak kabalık olmaz mı? bunun bi ayarı varmıdır? 🤔 yani pratik uygulaması nasıl olmalı acaba
Aynen öyle valla, sorgulamak şart olmuş artık. Ama bazen de insan sezgilerine güvenmek istiyor ya. Bilimsel düşünceyle sezgi arasında bi denge kurmak lazım sanki? Bu konuyla ilgili ‘Hızlı ve Yavaş Düşünme’ kitabını da öneririm herkese, çok ufuk açıcı.