Bazen kelimeler yetmez, değil mi? Hani içimizde bir yerlerde sıkışıp kalmış, adını koyamadığımız duygular, anılar vardır ya… İşte Dans terapisi, tam da bu noktada devreye giriyor. Ama durun hemen, “Ben dans edemem ki!” dediğinizi duyar gibiyim. Endişelenmeyin, bu bildiğiniz dans kurslarından çok farklı. Burada amaç estetik figürler sergilemek değil, bedenin kendi bilgeliğine kulak vermek ve onun hafızasını özgür bırakmak. Yani evet, omuzlarınızdaki o anlamsız yük, midenizdeki o sebepsiz kasılma belki de size bir şeyler anlatmaya çalışıyordur.
Beden Kayıt Tutar mı Gerçekten?
“Bedenin hafızası mı olurmuş?” diye düşünebilirsiniz. Açıkçası ben de ilk duyduğumda biraz şüpheyle yaklaşmıştım. Ama sonra düşündüm… Çok korktuğumuzda neden kaskatı kesiliriz? Ya da çok mutlu olduğumuzda içimiz içimize sığmaz, yerimizde duramayız? Bedenimiz, yaşadığımız her şeyi – travmaları, sevinçleri, korkuları – hücresel düzeyde kaydediyor olabilir mi? Travma konusunda dünyaca ünlü uzmanlardan Bessel van der Kolk, “Beden Kayıt Tutar” (The Body Keeps the Score) adlı kitabında tam da bundan bahsediyor. Deneyimlerin, özellikle de travmatik olanların, sadece zihnimizde değil, bedenimizde de derin izler bıraktığını anlatıyor. Yani omuzlarınızdaki o gerginlik, belki de yıllar önce yaşadığınız bir stresin fiziksel yansımasıdır, kim bilir?
Peki Dans Terapisi Tam Olarak Ne Yapar?
İşte işin en heyecanlı kısmı! Dans terapisi, lisanslı bir terapist eşliğinde, bedensel hareketleri kullanarak duygusal, bilişsel, fiziksel ve sosyal bütünleşmeyi hedefleyen bir psikoterapi yöntemi. Yani? Yani terapist size “Hadi şimdi kelebek gibi uç!” demeyebilir (belki der de, o anki ihtiyaca göre değişir!). Daha çok, içinizden geldiği gibi hareket etmenize, bedeninizin sesini dinlemenize ve o an ortaya çıkan duygu neyse onu yargısızca ifade etmenize alan açar. Bazen sadece basit bir esneme, bazen ritmik bir sallanma, bazen de tamamen serbest bir akış… Önemli olan hareketin kendisi değil, o hareket aracılığıyla kurulan içsel bağlantı. Tıpkı konuşma terapisinde kelimeleri kullandığımız gibi, burada da bedeni ve hareketi bir ifade aracı olarak kullanıyoruz.
Dans Etmekten Korkuyorum Ama?
“İyi de ben iki sol ayaklıyım”, “Millet bana güler”, “Çok saçma görünürüm kesin”… Bu endişeler çok tanıdık, değil mi? İtiraf edeyim, benim de aklımdan geçmedi değil. Ama dans terapisinin güzelliği de burada: Performans sergilemek zorunda değilsiniz! Kimse size puan vermeyecek, kimse sizi eleştirmeyecek. Orası sizin güvenli alanınız. Amaç “doğru” ya da “güzel” dans etmek değil, sadece ve sadece kendinizle, bedeninizle ve duygularınızla temas kurmak. Belki de o “beceriksizlik” hissinin altında yatan başka bir duygu vardır, ha? Ne dersiniz?
Bilim ve Felsefe Ne Diyor Bu İşe?
Aslında bedenin ve zihnin birbirinden ayrılamaz bir bütün olduğu fikri çok eski. Doğulu filozoflardan Batılı düşünürlere, bu bağlantı hep vurgulanmış. “Beden ruhun gölgesidir” diyen Carl Jung mu dersiniz, yoksa modern nörobilimin hareketin beyin kimyasını ve duygu durumunu nasıl etkilediğine dair bulguları mı… Hepsi aynı kapıya çıkıyor: Bedenimizle kurduğumuz ilişki, zihinsel ve duygusal sağlığımız için hayati önem taşıyor. Dans etmek, hareket etmek, beynimizde endorfin gibi mutluluk hormonlarının salgılanmasını tetikliyor, stresi azaltıyor ve kendimizi daha canlı hissetmemizi sağlıyor. Yani sadece “iyi hissettirmiyor”, biyolojik olarak da işe yarıyor!
Dans Terapisi Kimlere İyi Gelir?
Aslında Dans terapisi oldukça geniş bir yelpazede fayda sağlayabilir. Kimler için mi uygun?
* Stres, kaygı ve depresyonla başa çıkmak isteyenler
* Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşayanlar
* Beden imajı sorunları veya yeme bozuklukları olanlar
* Duygularını ifade etmekte zorlananlar
* Kendini daha yakından tanımak ve kişisel gelişim yolculuğuna çıkmak isteyenler
* Kronik ağrıları olanlar (doktor kontrolünde tabii ki)
* İlişkilerinde zorluk yaşayanlar (grup terapileriyle)
Liste uzayıp gider… Temelde, bedeniyle ve duygularıyla daha sağlıklı bir bağ kurmak isteyen herkes için kapıları açık bir yöntem.
Kendi Kendime Dans Terapisi Yapabilir Miyim?
Evde müziği açıp içinden geldiği gibi dans etmek harika bir stres atma yöntemi olabilir, buna şüphe yok! Kendi kendinize yapacağınız bedensel farkındalık egzersizleri de çok değerli. Ancak derin travmalarla çalışmak veya köklü davranış kalıplarını değiştirmek söz konusu olduğunda, eğitimli bir dans/hareket terapistinin rehberliği büyük önem taşıyor. Terapist, güvenli bir alan yaratır, süreci yönlendirir ve ortaya çıkan zorlayıcı duygularla başa çıkmanızda size destek olur. Yani evet, kendi başınıza bedeninizi dinleyebilirsiniz ama profesyonel Dans terapisi çok daha yapılandırılmış ve derinlemesine bir süreçtir.
Sonuç olarak, dans terapisi sadece “dans etmek” değil; bedenin unuttuğunu sandığı ama aslında hep taşıdığı hikayeleri gün yüzüne çıkarma sanatı. Bedenimizin bilgeliğine güvenmek ve ona kulak vermek için güçlü bir araç. Belki de ihtiyacımız olan cevaplar, kelimelerde değil, hareketlerimizde saklıdır.
Peki siz, bedeninizin size fısıldadıklarını duymaya hazır mısınız?
Hakkaten ya ‘beden kayıt tutar’ kısmı çok doğru bence. Benzer bişeyi yogada hissetmiştim sanki, çözemediğim bi gerginlik vardı omzumda. Dans terapisi hep korkutuyodu ‘beceremem’ diye ama yazıda anlatıldığı gibiyse denenebilir 🤔 Teşekkürler yazı için.