three crumpled yellow papers on green surface surrounded by yellow lined papers three crumpled yellow papers on green surface surrounded by yellow lined papers

Derin Dinleme Sanatı: İletişimde Unutulan Boyut

İletişim dediğimiz şeyin aslında ne kadarını kaçırıyoruz, hiç düşündünüz mü? Sürekli konuşma derdindeyiz, kendi anlatacaklarımıza odaklanmışız. Karşımızdakini duyuyoruz belki, evet, ama gerçekten dinliyor muyuz? İşte tam bu noktada, çoğumuzun ıskaladığı o sihirli kavram devreye giriyor: Derin Dinleme Sanatı: İletişimde unutulan, ama belki de en kıymetli boyut bu. Hepimiz iyi iletişimci olmak isteriz ama işin temelini, yani can kulağıyla dinlemeyi es geçiyoruz gibime geliyor.

Ne Bu “Derin Dinleme” Dedikleri? Sadece Kulak Vermek Değil!

Şimdi “dinliyorum ya işte” dediğinizi duyar gibiyim. Ama durun bi’! Derin dinleme, öyle telefonda konuşurken bir yandan da e-postaları kontrol etmek gibi bir şey değil. Ya da karşındaki konuşurken kafanda vereceğin cevabı hazırlamak da değil. Bu, tamamen anda kalarak, tüm dikkatini karşındaki kişiye vermek demek. Sadece sözcükleri değil, ses tonunu, beden dilini, hatta kelimelerin arasındaki sessizlikleri bile duymaya çalışmak… Empati kurmak, yani onun ayakkabılarıyla yürümeye çalışmak. Hani psikoterapinin babalarından Carl Rogers der ya, “Gerçek empati, karşınızdaki kişinin dünyasını kendi dünyanızmış gibi, ancak ‘mış gibi’ niteliğini kaybetmeden algılamaktır.” İşte derin dinleme, biraz da bu ‘mış gibi’liği ustalıkla yapabilme hali. Yargısız, eleştirisiz, sadece anlamaya odaklı bir merakla dinlemek. Zor iş, kabul ediyorum.

İletişimin Kayıp Halkası: Neden Dinlemiyoruz (Aslında)?

Peki madem bu kadar önemli, neden beceremiyoruz bu işi? Bence bir sürü sebebi var. Birincisi, dikkatimiz fena halde dağınık. Telefon bildirimleri, aklımızdaki yapılacaklar listesi, yan masadaki konuşma… Odaklanmak lüks oldu artık. İkincisi, egomuz! Evet, o sevgili egomuz. Sürekli kendi fikrimizi söyleme, haklı çıkma, durumu kontrol etme isteği… Karşımızdaki daha cümlesini bitirmeden “ama ben…” diye lafa dalıyoruz. Üçüncüsü, varsayımlarımız. “Ha, tamam anladım ben onun ne diyeceğini” deyip kestirip atıyoruz. Oysa belki de bambaşka bir şey anlatacaktı, kim bilir? Geçen gün bir arkadaşım derdini anlatıyordu, ben daha o bitirmeden çözüm önerileri sunmaya başladım. Sonra fark ettim ki, aslında sadece anlaşılmak istiyormuş, çözüm değil. İşte böyle anlarda fena halde çuvallıyoruz.

Derin Dinleme Sanatı: İletişimde - distracted person phone
Photo by Malicki M Beser on Unsplash

Derin Dinleme Sanatı: İletişimde Ustalaşmanın Yolları

Tamam, itiraf ettik, pek de iyi dinleyiciler değiliz çoğumuz. Peki, nasıl geliştireceğiz bu beceriyi? İşte burada Derin Dinleme Sanatı: İletişimde ustalaşmak için birkaç ipucu geliyor:
* Anda Kalmaya Çalışın: Telefonu sessize alın, göz teması kurun, dikkatinizi dağıtan şeyleri uzaklaştırın. Bedeninizle de orada olduğunuzu gösterin.
* Soru Sorun (Ama Yargılamadan): Anlamadığınız yerleri netleştirmek için açık uçlu sorular sorun. “Yani şunu mu demek istedin?” gibi. Ama sorguya çeker gibi değil, merakla.
* Sözünü Kesmeyin!: Bu en zoru belki de. Bırakın anlatsın, bitirsin. Sabır…
* Empati Gösterin: Kendinizi onun yerine koymaya çalışın. “Bu durumda ben ne hissederdim?” diye sorun.
* Geri Bildirim Verin (Özetleyin): Ara sıra “Anladığım kadarıyla…” diyerek duyduklarınızı özetlemek, hem doğru anlayıp anlamadığınızı kontrol etmenizi sağlar hem de karşınızdakine dinlendiğini hissettirir.

Bu maddeler basit görünüyor ama uygulaması pratik istiyor, hem de çok. Derin Dinleme Sanatı: İletişimde gerçekten fark yaratmak istiyorsanız, bu adımları bilinçli bir çabayla hayatınıza entegre etmeniz şart.

Bilim ve Felsefe Ne Diyor? Dinlemenin Gücü Üzerine

Bu sadece kişisel gelişim zırvalığı değil, emin olun. Bilim de felsefe de dinlemenin gücünü vurguluyor. Nörobilim çalışmaları, aktif dinlemenin beyinde empati ve anlayışla ilgili bölgeleri harekete geçirdiğini gösteriyor. Karşımızdakini gerçekten dinlediğimizde, beynimiz adeta onunla senkronize oluyor. Felsefede ise, özellikle Doğu felsefelerinde, ‘anda kalma’ ve ‘yargısız farkındalık’ (mindfulness) pratikleri derin dinlemenin temelini oluşturuyor. Simone Weil’in dediği gibi, “Dikkat, en nadir ve en saf cömertlik biçimidir.” Karşınızdaki insana verebileceğiniz en değerli hediyelerden biri, onu tüm dikkatinizle dinlemektir. Bu, sadece ilişkileri güçlendirmekle kalmaz, aynı zamanda çatışmaları çözmede, daha yaratıcı fikirler üretmede ve hatta kendimizi daha iyi tanımada bile kilit rol oynar.

a black and white photo of a building
Photo by Shubham Dhage on Unsplash

Peki, Gerçekten İşe Yarıyor mu? Deneyimlerim ve Şüphelerim

Şimdi diyeceksiniz ki, “Anlatması kolay, peki sen yapıyor musun?” İtiraf edeyim, her zaman değil. Bazen ben de sabırsızlanıyorum, bazen aklım başka yerlere kayıyor, bazen de sadece yorgun oluyorum. Ama deniyorum. Özellikle eşimle ya da çok yakın arkadaşlarımla olan iletişimimde fark yaratmaya çalıştığımda, sonuçların inanılmaz olduğunu gördüm. Daha derin bağlar kurduğumu, yanlış anlaşılmaların azaldığını hissettim. Bir keresinde, çok sinirli olan bir arkadaşımı sadece sessizce, yorum yapmadan dinlediğimde, sonunda nasıl rahatladığını ve “Sadece birinin beni gerçekten dinlemesine ihtiyacım varmış” dediğini unutamam. O an, Derin Dinleme Sanatı: İletişimde ne kadar güçlü bir araç olabileceğini bir kez daha anladım. Ama evet, bazen de işe yaramıyor gibi hissediyorum. Belki karşı taraf kapalı oluyor, belki ortam uygun olmuyor… Yine de denemeye değer, değil mi? Kaybedecek ne var ki? En fazla biraz daha sabırlı olmayı öğreniriz. Fena mı?

Derin Dinleme Sanatı: İletişimde - listening ear
Photo by Alexander Mils on Unsplash

Sonuçta, iletişim iki yönlü bir cadde. Sürekli kendi borazanımızı öttürmek yerine, arada bir durup karşıdan gelen sesi duymaya çalışsak, belki de yolculuk çok daha keyifli hale gelir. Belki de ilişkilerimizdeki, işimizdeki, hatta toplumdaki pek çok sorunun temelinde bu dinleme eksikliği yatıyordur, ne dersiniz?

Peki siz, en son ne zaman birini gerçekten, tüm kalbinizle dinlediniz?

Paylaş:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir