Hayat koşturmacası içinde kaçımız durup “Neden?” diye soruyoruz? Neden bu işi yapıyorum, neden buna inanıyorum, neden böyle hissediyorum? İşte tam bu noktada, binlerce yıl öncesinden bize göz kırpan Sokrates ve onun meşhur yöntemi devreye giriyor: felsefi sorgulama. Çoğumuz felsefeyi üniversite amfilerine veya tozlu kitaplara ait, soyut bir uğraş sanırız. Oysa felsefe, özellikle de Sokratik yöntemle yapılan felsefi sorgulama, hayatımızın tam ortasında, en basit anlarımızda bile bize rehberlik edebilecek güçlü bir araç. Gelin, bu kadim bilgeliği bugünün karmaşasında nasıl kullanabileceğimize birlikte bakalım. Belki de sandığımızdan daha fazla filozofu içimizde taşıyoruzdur, kim bilir?
Sokrates de Kim? Neden Onu Takip Edelim?
Antik Yunan’ın Atina sokaklarında yalınayak dolaşıp önüne gelene sorular soran, biraz da sinir bozucu bir bilge düşünün. İşte o Sokrates! Kendisi yazılı bir eser bırakmamış olsa da, öğrencisi Platon sayesinde düşünceleri günümüze ulaştı. Sokrates’in olayı şuydu: İnsanların sorgulamadan kabul ettikleri inançları, değerleri ve bilgileri deşmek. Bunu yaparken de “Ben bilirim” tavrıyla değil, tam tersine “Bir şey bildiğim varsa, o da hiçbir şey bilmediğimdir” diyerek mütevazı bir yerden yaklaşıyordu. Onun yöntemi, doğru cevapları vermek yerine, doğru soruları sorarak kişinin kendi cevaplarını bulmasını sağlamaktı. Neden onu takip edelim? Çünkü kendi düşüncelerimizin efendisi olmak, başkalarının bize sunduğu hazır kalıplarla yetinmemek için bu sorgulama biçimi paha biçilmez.
Günlük Hayatta Felsefi Sorgulama Neden Önemli?
Peki, bu “felsefi sorgulama” dediğimiz şeyin gündelik hayattaki karşılığı ne? Markete giderken, trafikte sıkışmışken ya da akşam yemeği hazırlarken ne işimize yarayacak? Aslında çok! Örneğin, sürekli “başarılı” olmamız gerektiği dayatmasıyla yaşıyoruz. Durup sormak lazım: “Başarı benim için gerçekten ne anlama geliyor?” Toplumun tanımı mı, yoksa benim kendi içsel değerlerimle örtüşen bir şey mi? İşte bu tür sorular, otomatik pilottan çıkıp hayatımızın direksiyonuna geçmemizi sağlar. Kararlarımızı daha bilinçli verir, ilişkilerimizi daha derinlemesine anlar ve en önemlisi, kendimizle daha dürüst bir bağ kurarız. Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman’ın da belirttiği gibi, bilişsel önyargılarımız bizi sık sık yanlış yönlendirir. Sorgulama, bu önyargıların farkına varıp daha rasyonel düşünmenin kapısını aralar. Kısacası, daha anlamlı ve özgün bir yaşam sürmenin anahtarlarından biri bu sorgulamalarda gizli.
Basit Sorularla Başlayalım: Nasıl Yapılır Bu İş?
Sokratik sorgulamayı hayatınıza entegre etmek için filozof olmanıza gerek yok. Basit sorularla başlayabilirsiniz. Mesela, bir konuda çok emin olduğunuzu hissettiğinizde kendinize sorun:
* “Bunu neden doğru kabul ediyorum?”
* “Bu inancımın kaynağı ne?”
* “Alternatif bakış açıları neler olabilir?”
* “Ya yanılıyorsam?”
Geçenlerde bir arkadaşımla hararetli bir tartışmaya girdim. Kendi argümanımın doğruluğundan o kadar emindim ki! Sonra durup Sokrates’i hatırladım ve kendime “Neden bu kadar katısın?” diye sordum. Fark ettim ki, aslında konuya dair önyargılarım ve eksik bilgilerim varmış. Bunu kabul etmek başta zorlasa da, tartışmayı daha yapıcı bir zemine çekti ve hatta arkadaşımla ilişkimizi güçlendirdi. İşte felsefi sorgulama böyle küçük anlarda bile işe yarayabilir. Kendinize ve başkalarına karşı daha meraklı ve açık fikirli olmayı deneyin.
“Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir”: Şüphenin Gücü
Sokrates’in bu meşhur sözü, aslında bilgeliğe giden yolun ilk adımıdır: entelektüel alçakgönüllülük. Her şeyi bildiğimizi sandığımızda öğrenmeye ve gelişime kapalı hale geliriz. Oysa “bilmiyorum” diyebilmek, yeni olasılıkların kapısını aralar. Kendi düşüncelerimden şüphe etmek, benim için de sürekli bir mücadele alanı. Bazen bir fikre sıkı sıkıya tutunduğumu fark ediyorum, sırf rahatlık alanından çıkmak istemediğim için. Ama sonra kendime hatırlatıyorum: Şüphe, zihinsel bir kas gibidir; kullandıkça gelişir ve bizi daha esnek, daha anlayışlı yapar. Bilimin temelinde de sürekli bir şüphe ve test etme süreci yatmaz mı zaten? Bilim insanı Carl Sagan’ın dediği gibi, “Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.” Günlük hayattaki inançlarımız için de bu prensibi uygulayabiliriz.
Eleştirilere Hazır Olun (Ve Kendinize Karşı Nazik Olun!)
Sürekli “Neden?” diye sormak, etrafınızdakileri biraz yorabilir, itiraf edelim. Hatta bazen kendinizi bile yorabilirsiniz! Sokrates’in sonunun pek de iyi bitmediğini hatırlarsak (baldıran zehri!), sorgulamanın her zaman hoş karşılanmayacağını da akılda tutmak gerek. İnsanlar genellikle rahatsız edici sorularla yüzleşmekten kaçınır. Bu yola çıktığınızda eleştirilere veya yanlış anlaşılmalara hazırlıklı olun. Ama daha da önemlisi, kendinize karşı nazik olun. Her zaman her şeyi sorgulamak zorunda değilsiniz. Bazen sadece anı yaşamak da gerekir. Bu bir denge meselesi. Felsefi sorgulama bir işkence aracına dönüşmemeli, aksine hayatı daha bilinçli yaşamak için keyifli bir yol arkadaşı olmalı. Arada sırada “Bugünlük sorgulama yeter!” deyip bir kahve ısmarlayın kendinize.
Sadece Felsefeciler İçin Değil: Herkes İçin Bir Araç
Unutmayın, felsefi sorgulama sadece akademisyenlerin veya entelektüellerin tekelinde olan bir şey değil. Merak eden, öğrenmek isteyen, daha anlamlı bir hayat arayışında olan herkesin kullanabileceği temel bir insani yetenek bu. İster bir ev hanımı olun, ister bir mühendis, ister bir sanatçı… Kendi hayatınızın filozofu sizsiniz. Düşünür Alain de Botton’un da sıkça vurguladığı gibi, felsefe “hayatın zorluklarıyla başa çıkma rehberi” olabilir. Sorular sormak, varsayımları test etmek ve farklı perspektifleri anlamaya çalışmak, hepimizin daha iyi insanlar, daha iyi vatandaşlar ve daha bilinçli bireyler olmasına yardımcı olabilir.
Peki, siz en son ne zaman durup kendinize veya etrafınızdaki dünyaya dair temel bir “Neden?” sorusu sordunuz?
Hakkaten ya, felsefeyi hep böyle ulaşılamaz bişey sanırdım. Sokratesin yöntemi aslında tam da günlük hayatta lazım olan şeymiş. Kendi kendimize ‘bi dakka neden böyle düşünüyorum’ demek bile ne kadar farklı hissettiriyor. Yazı için teşekkürler, çok aydınlatıcı oldu 👍
güzel yazı olmuş elinize sağlık. peki bu sorgulamayı yaparken fazla eleştirel olup insanları kendimizden uzaklaştırma riski yok mu? Sokrateste biraz öyleymiş galiba 🙂