Bazen düşünüyorum da, beynimiz ne acayip bir makine, değil mi? Dün akşam yemeğinde ne yediğimi sorsanız muhtemelen boş boş bakarım ama yıllar önceki bir şarkının alakasız bir sözünü ezbere bilirim. İşte bu tam da belleğin seçici doğası dediğimiz şeyin gündelik hayattaki yansıması. Neyi hatırlayıp neyi unutacağımıza sanki bizden bağımsız bir güç karar veriyor gibi. Hem büyüleyici hem de zaman zaman, kabul edelim, sinir bozucu! Neden bazı anılar zihnimize kazınırken, bazıları sanki hiç yaşanmamış gibi silinip gidiyor? Gelin bu gizemli dünyaya biraz daha yakından bakalım.
Neden Bazı Anıları Peynir Ekmek Gibi Hatırlarken Bazılarını Siliyoruz?
Aslında cevap biraz duygularımızda gizli. Yoğun duygusal yükü olan anılar – ister çok mutlu ister çok üzücü olsun – beynimize adeta kazınıyor. İlk aşkınızın heyecanını, büyük bir başarınızı ya da tam tersi utanç verici bir anı düşünün. Muhtemelen tüm detaylarıyla aklınızdadır, değil mi? Çünkü beynimizdeki amigdala gibi duygusal merkezler, bu tür anıların ‘kayda değer’ olduğuna karar verip onları daha güçlü bir şekilde kodluyor. Ama geçen hafta salı günü öğle yemeğinde yediğiniz salatanın içindeki malzemeler? Üzgünüm ama beyniniz için pek de ‘kayda değer’ bulunmamış olabilir. Yani, duygusal etiket, hatırlamanın anahtarı gibi işliyor. Önemsiz veya nötr bilgiler ise genellikle hızla unutuluyor.
Unutmak Aslında Bir Lütuf mu?
Sürekli her şeyi hatırladığınızı düşünsenize? Kulağa ilk başta harika geliyor olabilir ama Arjantinli yazar Jorge Luis Borges’in ‘Funes the Memorious’ öyküsündeki karakter gibi olabilirdik. Funes, gördüğü, duyduğu, hissettiği *her şeyi* unutamıyordu ve bu onun için dayanılmaz bir yüktü, adeta bir lanetti. Çünkü unutmak, aslında beynimizin gereksiz bilgileri filtreleyip önemli olanlara yer açma mekanizmasıdır. Filozof Nietzsche’nin de dediği gibi (ya da en azından benzer bir fikir belirttiği gibi!), unutabilmek aktif ve sağlıklı bir zihin için gereklidir. Sürekli bilgi bombardımanı altında yaşarken, bu filtreleme olmazsa işlevsel kalamazdık. Yani evet, anahtarları nereye koyduğunuzu unutmak sinir bozucu olsa da, genel olarak unutma yeteneğimiz, sağlıklı bir zihin için elzem. Belki de unutmak, hatırlamak kadar önemlidir?
Belleğin Seçici Doğası ve Beynimizin Oyunları
Şunu kabul edelim: Hafızamız bir video kamera gibi her şeyi olduğu gibi kaydetmiyor. Aksine, bellek oldukça yaratıcı ve yeniden inşa edilebilir bir süreçtir. Her hatırlama eyleminde, anıyı aslında yeniden kuruyoruz ve bu sırada mevcut ruh halimiz, inançlarımız, hatta bize anlatılanlar bile anıyı farkında olmadan etkileyebiliyor. Ünlü bilişsel psikolog Elizabeth Loftus’un çığır açan çalışmaları, ‘yanlış anılar’ yaratmanın ne kadar kolay olduğunu defalarca gösterdi. Bazen bir olayı o kadar emin bir şekilde hatırlarız ki, bir başkası tamamen farklı anlattığında şok oluruz. Hangisi doğru? Belki de ikisi de tam doğru değil! İşte belleğin seçici doğası burada yine devreye giriyor; boşlukları dolduruyor, hikayeyi bize mantıklı gelecek şekilde yeniden yazıyor. Benim de başıma geldi; yıllarca çok net hatırladığımı sandığım bir çocukluk anımın aslında ablamın başından geçtiğini ve bana defalarca anlatıldığı için kendi anım sandığımı öğrenince küçük bir aydınlanma yaşamıştım! Sizde de böyle durumlar oldu mu?
Bilim Ne Diyor? Nörobilim Penceresinden Bakış
Peki bu seçiciliğin biyolojik temeli ne? Nörobilim bize diyor ki, öğrenme ve hafıza, nöronlar arasındaki bağlantıların (sinapslar) güçlenmesiyle ilgili. Kullanılmayan veya önemsiz görülen bağlantılar zamanla zayıflıyor veya budanıyor (buna sinaptik budanma deniyor). Bu, beynin verimliliğini artıran bir temizlik operasyonu gibi. Yeni bilgileri öğrenirken ve anıları pekiştirirken ise ‘konsolidasyon’ denen bir süreç işliyor. Özellikle uykunun bu süreçte kritik bir rolü var. Hani derler ya, “üzerine bir uyuyayım” diye, işte bu boşuna değil! Uyku sırasında beyin gün içinde öğrenilenleri ayıklıyor, düzenliyor ve uzun süreli belleğe daha sağlam bir şekilde taşıyor. Donald Hebb’in meşhur teorisindeki gibi:
Ya harbiden öyle! Dün ne yediğimi sorsan bilmem ama 15 yıl önceki dizinin repliği aklımda 😂 Yazı çok güzel açıklamış ama bu durumu, elinize sağlık.
Çok ilginç bir yazı olmuş teşekkürler. Peki bu duygusal bağ olayını tersine çevirmek mümkün mü? Yani istemediğimiz kötü anıları unutmak ya da güzel anıları daha kalıcı hale getirmek için bilinçli bir şeyler yapabilir miyiz? Bu konuda da bir yazı gelse süper olur.
Amigdala ve duygusal yük bağlantısı mantıklı geldi. Hakkatten de en utandığım veya en sevindiğim anları dün gibi hatrlıyorum.. Diğer günler boş küme resmen. Güzel yazı 👍