text text

Sezgiler Gerçekten Var mı? İçgüdüsel Kararların Nörolojik Kökenleri

Bazen bir his gelir ya içimize, hani mantıklı bir açıklaması olmayan ama yine de bizi bir yöne iten o garip dürtü. İşte tam o anda aklımıza takılır: Sezgiler Gerçekten Var mı? Yoksa biz mi kuruyoruz? Bu konu yıllardır hem bilim insanlarının hem de filozofların kafasını kurcalıyor, benim de öyle valla. Hani bazen biriyle tanışırsın, daha iki kelime etmeden “Bu işte bir iş var” dersin ya da tam tersi, anında kanın kaynar. Nereden biliyoruz ki? İşte bu yazıda, o gizemli iç sesin, yani sezgilerin peşine düşeceğiz biraz.

İçimizdeki O ‘Ses’ Ne Anlatıyor?

Hepimizin başına gelmiştir. Bir iş teklifi alırsınız, kağıt üzerinde her şey mükemmeldir ama içinizden bir ses “Yapma!” der. Ya da tam tersi, riskli görünen bir yola girerken müthiş bir huzur hissedersiniz. İşte bu anlarda devreye giren o şeye “sezgi” diyoruz genelde. Peki ama nedir bu? Altıncı his mi? Yoksa beynimizin bize oynadığı bir oyun mu? Aslında bu ‘ses’, çoğu zaman farkında bile olmadığımız binlerce verinin, deneyimin ve gözlemin anlık bir özeti gibi. Sanki bilinçaltımızdaki devasa kütüphaneden bir sayfa açılıp önümüze konuyor, hem de ışık hızında! Ama yine de insan sormadan edemiyor, bu kadar hızlı ve net bir sonuç nasıl ortaya çıkıyor?

Sezgiler Gerçekten Var mı? - brain illustration
Photo by Irham Setyaki on Unsplash

Beynimizin Hızlı Şeridi: İçgüdüsel Kararların Nörobilimi

Bilim insanları bu konuya epey kafa yormuş durumda. Anlaşılan o ki, sezgisel kararlar beynimizin daha ilkel ve hızlı çalışan bölgeleriyle yakından ilişkili. Özellikle amigdala (duygusal tepkiler merkezi) ve insula (içsel farkındalık ve bedensel hisler) gibi yapılar, tehlikeyi veya fırsatı mantıksal düşünme sürecinden (prefrontal korteks) çok daha hızlı algılayabiliyor. Beynimiz, geçmiş deneyimlerden öğrendiği kalıpları (pattern recognition) inanılmaz bir hızla tarıyor ve mevcut duruma en uygun tepkiyi “his” olarak bize iletiyor. Yani o “içimden bir ses geldi” dediğimiz şey, aslında beynimizin kestirme yoldan yaptığı bir analiz. Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman’ın dediği gibi, beynimizin “Hızlı Düşünme” sistemi devrede. Bu sistem, yavaş ve analitik düşünmeye göre çok daha az enerji harcıyor ve anlık kararlar için ideal. Ama tabii ki hatasız değil!

Sezgiler Gerçekten Var mı? Yoksa Sadece Deneyim mi Konuşuyor?

İşte geldik en can alıcı soruya: Sezgiler Gerçekten Var mı? Yoksa tüm bu olan biten, yıllar içinde biriktirdiğimiz bilgi ve deneyimlerin bilinçaltı düzeyde işlenmesinden mi ibaret? Bazı uzmanlar, sezginin ilahi bir fısıltı ya da mistik bir güç olmadığını, tamamen deneyim temelli örtük (implicit) öğrenmenin bir sonucu olduğunu savunuyor. Yani ne kadar çok farklı durumla karşılaşırsak, beynimizin o kadar geniş bir “sezgisel veri tabanı” oluşuyor. Örneğin, tecrübeli bir doktorun hastaya bakar bakmaz teşhise dair bir önseziye sahip olması gibi. Bu, yılların birikimiyle oluşan bir yetenek aslında. Diğer yandan, bazıları ise sezginin sadece deneyimle açıklanamayacak bir boyutu olduğunu düşünüyor. Hani bazen hiç bilmediğiniz bir konuda bile doğru kararı “hissedersiniz” ya? İşte orası biraz muamma. Acaba beynimiz bizim farkında olmadığımız başka sinyalleri mi algılıyor? Bu tartışma daha çok su götürür gibi.

clear glass ball on brown sand during daytime
Photo by Raimond Klavins on Unsplash

‘Kalbinin Sesini Dinle’ Derler Ama…

Peki, madem beynimiz böyle hızlı analizler yapabiliyor, o zaman her zaman sezgilerimize güvenmeli miyiz? İşte burada işler biraz karışıyor. “Kalbinin sesini dinle” tavsiyesi kulağa hoş gelse de, sezgilerimiz bizi yanıltabilir de. Özellikle stresli, korkulu veya aşırı heyecanlı olduğumuz anlarda, duygusal tepkilerimiz mantığımızın önüne geçebilir ve yanlış kararlar alabiliriz. Önyargılarımız, kalıp yargılarımız da sezgilerimizi kolayca manipüle edebilir. Mesela, sırf birine benzediği için yeni tanıştığımız birine karşı sebepsiz bir antipati duymak gibi. Bu yüzden sezgilerimizi bir rehber olarak görmek ama son kararı verirken mantık süzgecinden geçirmek en sağlıklısı galiba. Ben de bazen o iç sese fazla güvendiğimde duvara tosladığım olmuştur, itiraf edeyim. O yüzden artık biraz daha temkinliyim.

Sezgileri Güçlendirmek Mümkün mü?

Eğer sezgilerimiz deneyimlerle ve farkındalıkla ilişkiliyse, onları geliştirmek de mümkün olabilir mi? Bence evet! Mindfulness (farkındalık) egzersizleri yapmak, bedensel sinyallerimize (kalp atışı, mide kasılması vb.) daha çok dikkat etmek işe yarayabilir. Çünkü sezgiler genellikle bedensel hisler aracılığıyla kendini gösterir. Ayrıca, farklı alanlarda yeni şeyler öğrenmek, farklı insanlarla tanışmak, yani deneyim havuzumuzu genişletmek de beynimizin daha isabetli “sezgisel” bağlantılar kurmasına yardımcı olabilir. Belki de sezgi, kas gibi, kullandıkça gelişen bir şeydir? Denemekten zarar gelmez herhalde.

Sezgiler Gerçekten Var mı? - intuition concept art
Photo by William Daigneault on Unsplash

Sonuç olarak, Sezgiler Gerçekten Var mı? sorusuna kesin bir “evet” ya da “hayır” demek zor. Bilim, bu içgüdüsel hislerin nörolojik temellerini büyük ölçüde açıklamış durumda. Beynimizin hızlı, deneyime dayalı bir karar verme mekanizması olduğu açık. Ama yine de o açıklanamayan, sanki daha derin bir yerden gelen “bilme” hissi… İşte o hala biraz gizemini koruyor. Belki de sezgi, mantık ve duygunun, bilinenle bilinmeyenin kesiştiği o ince çizgide var olan bir şeydir. Kim bilir?

Peki siz ne düşünüyorsunuz? Hiç açıklayamadığınız ama doğru çıkan bir sezginiz oldu mu?

Paylaş:
  1. Yazı için teşekkürler, çok güzel noktalara değinmişsiniz. Özellikle o ‘kağıt üzerinde her şey mükemmel ama içimden bir ses yapma diyor’ kısmı çok tanıdık geldi. Benim de başıma geldi böyle bir şey, iyi ki dinlemişim iç sesimi. Bilimsel açıklaması olması da ilginç.

  2. Güzel yazı elinize sağlık 👍 Peki bu nörobilim kısmı daha açılacak mı acaba? beynin hızlı şeridi olayı ilginc geldi.

  3. Abi aynen yaa o iç ses olayı resmen hayat kurtarıyor bazen. Mantıkla açıklayamıyorsun ama hissediyorsun işte. Bende de çok olur bu durum, hele insan sarrafı olma konusunda :)) tşkler yazı için.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir