Son zamanlarda etrafımızdaki herkes gibi benim de kafamı kurcalayan bir soru var: yapay zeka yaratıcılığı diye bir şey gerçekten var mı, yoksa biz mi abartıyoruz? Hani şu birkaç kelime yazıp saniyeler içinde ortaya çıkan, bazen hayran bırakan, bazen de “eh işte” dedirten görseller, müzikler, hatta metinler… İtiraf edeyim, ilk başta büyülenmiştim. Düşünsenize, bir makine, daha önce hiç var olmamış bir şeyi “yaratıyor” gibi görünüyor. Ama sonra durup düşündüm: Bu gerçekten yaratıcılık mı, yoksa çok gelişmiş bir papağanlık mı?
Önce Bir Duralım: Yaratıcılık Dediğimiz Şey Ne Ola Ki?
Yaratıcılık deyince aklımıza ne geliyor? Genellikle özgünlük, hayal gücü, duygusal derinlik, bir niyet, bir mesaj… Değil mi? Van Gogh’un “Yıldızlı Gece”sine baktığımızda sadece fırça darbelerini görmeyiz; onun ruh halini, belki de çektiği acıyı hissederiz. Ya da bir Mozart bestesi dinlerken… O notaların arkasındaki deha, o anki ilham, o insani dokunuş bizi etkiler. Peki, yapay zeka bunu yapabilir mi? Yapay zekanın bir ruh hali, bir çocukluk anısı, bir kalp kırıklığı var mı? Şimdilik pek yok gibi duruyor. Onlar devasa veri setlerinden öğrendikleri kalıpları, stilleri birleştirip yeni (ama ne kadar “yeni”?) bir şey ortaya koyuyorlar. Matematiksel bir işlem gibi aslında, değil mi?
Yapay Zekanın Sanat Arenasındaki İlk Adımları
Hatırlıyorum da, ilk başlarda yapay zekanın yaptığı resimler daha çok soyut, biraz da acemi işiydi. Ama şimdi Midjourney, DALL-E 2 gibi platformlar öyle işler çıkarıyor ki, bazen gerçek bir sanatçının elinden çıkmış gibi duruyor. Geçenlerde sırf meraktan “karlı bir İstanbul gecesinde Galata Kulesi’ne bakan melankolik bir kedi” yazdım. Ortaya çıkan görsel fena değildi, hatta bayağı atmosferikti! Ama o görselin arkasında bir “his” var mıydı? Yoksa sadece benim verdiğim komutları en iyi şekilde birleştiren pikseller miydi? AI, milyonlarca kedi, kar, İstanbul ve melankoli imgesini analiz edip istatistiksel olarak en olası sonucu üretiyor. Bu, teknik bir başarı mı, yoksa sanatsal bir ifade mi? İşte burada kafalar karışıyor.
Yapay Zeka Yaratıcılığı: Gerçek mi, Taklit mi?
İşte geldik zurnanın zırt dediği yere. Yapay zeka yaratıcılığı gerçek bir olgu mu, yoksa biz mi ona bu anlamı yüklüyoruz? Filozof John Searle’ün meşhur “Çin Odası” düşünce deneyi var, bilir misiniz? Kısaca, sadece Çince sembolleri kurallara göre manipüle eden ama Çince bilmeyen birinin durumunu anlatır. Dışarıdan bakan biri, odadaki kişinin Çince bildiğini düşünebilir, ama aslında içerideki kişi sadece sembolleri işlemektedir, anlamı kavramamaktadır. Yapay zeka da biraz böyle mi acaba? Milyarlarca veriyi işleyip kurallara göre yeni çıktılar üretiyor ama “anlamını” biliyor mu? Sanatın o derin, insani katmanına ulaşabiliyor mu? Şahsen ben, henüz o noktada olduğumuzu düşünmüyorum. Ortaya çıkan işler etkileyici olsa da, sanki bir “ruh” eksik gibi…
Makineler de Hayal Kurar mı? Niyet Meselesi
Bir sanat eserini değerli kılan şeylerden biri de sanatçının niyetidir. Bir mesaj iletme, bir duygu uyandırma, bir hikaye anlatma isteği… Peki yapay zekanın bir niyeti olabilir mi? “Şu resmi çizeyim de insanlar dünyanın geçiciliğini düşünsün” gibi bir derdi var mı? Sanmıyorum. AI, bizim verdiğimiz komutları yerine getiren bir araç, en azından şimdilik. Belki gelecekte bilinç kazanırsa (ki bu da ayrı bir tartışma konusu), o zaman işler değişir. Ama şu anki haliyle, yaratıcılığın temel taşlarından biri olan “niyet”ten yoksun görünüyor. Geçenlerde bir arkadaşım yapay zekaya şiir yazdırmış, fena da olmamış hani. Ama okurken hep “Bunu yazarken ne hissetti acaba?” diye düşünmekten kendimi alamadım. Cevap basit: Muhtemelen hiçbir şey.
Düşman mı, Dost mu? Sanatçının Yeni Asistanı
Peki, yapay zekayı tamamen “yaratıcı değil” diye etiketleyip bir kenara mı atmalıyız? Bence hayır. Belki de ona farklı bir gözle bakmalıyız: Bir rakip değil, bir işbirlikçi, bir araç olarak. Tıpkı fotoğraf makinesinin resim sanatını bitirmemesi, sentezleyicilerin müziği yok etmemesi gibi… Yapay zeka da sanatçılar için yeni bir fırça, yeni bir enstrüman olabilir. Fikir bulma aşamasında ilham verebilir, tekrar eden sıkıcı işleri otomatikleştirebilir, hatta daha önce mümkün olmayan ifade biçimlerinin kapısını aralayabilir. Yapay zeka yaratıcılığı, belki de insan yaratıcılığıyla birleştiğinde ortaya harika şeyler çıkarabilir. Önemli olan, teknolojiyi nasıl kullandığımız.
Sınırları Nerede Çizeceğiz? Etik ve Gelecek
Tabii işin bir de etik boyutu var. Yapay zekanın ürettiği bir eserin telif hakkı kime ait olmalı? Komutu verene mi, AI modelini geliştirene mi, yoksa AI’ın kendisine mi (eğer bir gün hak sahibi olabilirse)? Ya da AI, mevcut sanatçıların stillerini “öğrenip” taklit ettiğinde bu ne kadar adil? İnsan eliyle yaratılan sanatın değeri azalacak mı? Bunlar gerçekten cevaplaması zor sorular. Yapay zeka yaratıcılığı kavramı geliştikçe, bu sorularla daha sık yüzleşeceğiz gibi duruyor. Belki de sanatın tanımını yeniden yapmamız gerekecek.
Sonuç olarak, yapay zeka şu anda inanılmaz işler başarıyor, orası kesin. Sanat ve yaratıcılık alanında da sınırları zorluyor. Ama “yaratıcı” olup olmadığı sorusu hâlâ muallak. Belki de doğru soru “Yapay zeka yaratıcı mı?” değil de, “Yapay zeka ile birlikte biz nasıl daha yaratıcı olabiliriz?” sorusudur. Teknoloji hızla ilerlerken, insani dokunuşu, duyguyu ve niyeti kaybetmemek en önemlisi galiba.
Peki siz ne düşünüyorsunuz? Yapay zeka tarafından üretilen bir şarkı sizi hiç duygulandırdı mı ya da bir resim sizde derin düşünceler uyandırdı mı?
Yazı çok güzel özetlemiş durumu. Ben de bi süredir düşünüyorum bunu yapay zekanın yaptığı ‘yaratıcılık’ daha çok var olanı karıştırıp yeni bişey gibi sunmak sanki. Hani o ‘duygusal derinlik’ meselesi var ya, işte o makinede yok. şimdilik en azından… Papağan benzetmesi çok yerinde olmuş 👍
bende ilk başta çok şaşırmıştım bu yapay zeka olayına özellikle resim yapması falan.. ama yazıyı okuyunca kafam karıştı şimdi. yani gerçekten hiç bi zaman van gogh gibi olamıycak mı yani? sadece taklit mi hep? 🤔