Ah, o meşhur yaratıcı tıkanıklık… Hepimizin başına bela olan, ilham perisinin tatile çıktığını düşündüren o sinir bozucu durum. Tam bir şeyler üretecekken, yazacakken, çizecekken… puf! Zihin bomboş bir beyaz sayfa. İşte bu noktada Yaratıcı Blokajları Aşmanın Yolları: zihinsel engelleri kaldırmak devreye giriyor. Çünkü inanın bana, o ilham perisi aslında tatile falan çıkmadı, sadece biraz kestiriyor olabilir ya da belki de biz onu yanlış yerde arıyoruzdur. Bu yazıda, o uyuyan devi nasıl uyandıracağımızı, zihnimizdeki o görünmez duvarları nasıl yıkacağımızı biraz daha samimi bir dille, birlikte keşfedeceğiz.
Beyaz Sayfa Korkusu mu Dediniz? Tanıdık Geldi…
Şimdi dürüst olalım. Kim o boş sayfaya (ya da ekrana) bakıp da içinden “Eyvah, şimdi ne yapacağım?” demedi ki? Bazen bu korku o kadar büyüyor ki, başlamadan pes ediyoruz. Mükemmeliyetçilik denen o sinsi arkadaş da hemen omzumuza konup fısıldamaya başlıyor: “Ya yeterince iyi olmazsa? Ya kimse beğenmezse?” İşte bu sesler, yaratıcılığın en büyük düşmanlarından. Sanki beynimizdeki yaratıcı kaslar bir anda kramp girmiş gibi kasılıyor. Oysa biliyor musunuz, bu hissin ne kadar yaygın olduğunu? En üretken sanatçılar, yazarlar bile zaman zaman bu duvarla karşılaşıyor. Demek ki yalnız değiliz! Önemli olan, bu duvarın orada olduğunu kabul edip, onu aşmak için bir şeyler yapmak.
Zihin Haritanızı Yeniden Çizin: Bakış Açısı Değişikliği
Bazen sorun, yetenek eksikliği ya da ilham yoksunluğu değil, sadece bakış açımız. Stanford Üniversitesi’nden psikolog Carol Dweck’in bahsettiği gibi, “sabit zihniyet” yerine “gelişim zihniyetini” benimsemek burada kilit rol oynuyor. Yani, yeteneklerimizin doğuştan sabit olduğuna inanmak yerine, çaba ve öğrenmeyle gelişebileceğine inanmak. “Yapamıyorum” demek yerine, “Henüz yapamıyorum, ama deniyorum” demek gibi. Bu küçük dil değişikliği bile beynimize farklı bir sinyal gönderiyor. Başarısızlıkları bir son değil, öğrenme sürecinin bir parçası olarak görmeye başladığımızda, o blokaj dediğimiz şey de gücünü yitirmeye başlıyor sanki. Ne dersiniz, denemeye değmez mi?
Yaratıcı Blokajları Aşmanın Yolları: Pratik Yöntemler
Teoriyi bir kenara bırakıp biraz da pratiğe dökelim mi? İşte benim de sık sık başvurduğum, işe yaradığını gördüğüm bazı Yaratıcı Blokajları Aşmanın Yolları:
* Yer Değiştirin: Hep aynı masada, aynı odada çalışmak zihni köreltebilir. Kalkın, bir kafeye gidin, parka çıkın, hatta evdeki başka bir odaya geçin. Fiziksel değişim, zihinsel değişimi tetikleyebilir.
* Serbest Yazı/Çizim (Freewriting/Doodling): Aklınıza ne geliyorsa, sansürlemeden kağıda dökün. Saçma sapan şeyler de olabilir, önemli değil. Amaç, kalemin (ya da fırçanın) hareket etmesini sağlamak. Bazen en iyi fikirler, bu anlamsız karalamaların arasından çıkar.
* Ara Verin ve Hareket Edin: Bazen en iyi çözüm, zorlamayı bırakmaktır. Kalkın, yürüyüş yapın, esneme hareketleri yapın. Fiziksel aktivite kan dolaşımını hızlandırır ve beyne taze oksijen gitmesini sağlar. Duş almak da harikalar yaratabilir, nedense!
* Küçük Başlayın: Büyük bir projeyle boğuşuyorsanız, onu minik, yönetilebilir parçalara ayırın. Sadece 15 dakika çalışmayı hedefleyin. O ilk adımı atmak, genellikle en zor olanıdır.
* Başka Bir Şeyle Uğraşın: Tamamen alakasız bir hobiyle ilgilenmek, zihninizi dinlendirir ve farklı bağlantılar kurmasını sağlar. Belki yemek yapmak, belki müzik dinlemek, belki de sadece bulutları izlemek…
Karalamaların Güzelliği: Kusurluluğu Kucaklamak
Yazar Anne Lamott’un “Shitty First Drafts” (Berbat İlk Taslaklar) diye harika bir kavramı var. Diyor ki, kimse ilk seferde mükemmel bir şey ortaya çıkarmaz. Önemli olan başlamak ve o ilk, kusurlu taslağı ortaya koymaktır. Düzenleme, parlatma sonra gelir. Biz ise genellikle o ilk taslağın da başyapıt olmasını bekliyoruz. Bu beklenti, bizi daha başlamadan durduruyor. Oysa yaratıcılık dediğin biraz dağınık bir süreçtir. Bırakın dağınık kalsın! O ilk karalamalar, fikirlerin ham halidir ve inanın bana, o hamlıkta bile bir güzellik vardır. Mükemmeli hedeflemek yerine, “yeterince iyi” ile başlamayı öğrenmek, belki de en büyük özgürlüklerden biri.
Beklenmedik Misafir: İlham Nereden Gelir?
İlhamın sadece belirli yerlerde veya belirli zamanlarda geldiği fikri de bir başka tuzak. Oysa ilham, en beklenmedik anlarda kapınızı çalabilir. Yolda yürürken gördüğünüz bir detay, bir çocuğun söylediği komik bir söz, okuduğunuz bir kitaptaki alakasız bir cümle… Hatta bazen sıkılmak bile yaratıcılığı tetikler! Filozof Bertrand Russell boş zamanın ve hatta sıkıntının öneminden bahseder. Zihin sürekli meşgulken yeni fikirler için yer kalmayabilir. Bazen sadece durup etrafa bakınmak, dinlemek, hatta hiçbir şey yapmamak bile o tıkalı kanalları açabilir. Doğada vakit geçirmek de benim kişisel favorim. Ağaçların hışırtısı, toprağın kokusu… Sanki zihnimdeki düğümleri çözüyor.
Kendine Şefkat Göstermeyi Unutma
Ve son olarak, belki de en önemlisi: Kendinize iyi bakın. Uykusuzluk, stres, yorgunluk… Bunlar yaratıcılığın baş düşmanlarıdır. Zihninizin en iyi şekilde çalışması için bedeninize ve ruhunuza iyi bakmanız şart. Yeterince uyuduğunuzdan, sağlıklı beslendiğinizden, arada bir mola verdiğinizden emin olun. Kendinizi sürekli üretmek zorunda hissetmeyin. Dinlenmek de yaratıcı sürecin bir parçasıdır. Unutmayın, tükenmiş bir zihinden taze fikirler çıkmaz. Bu yüzden, kendinize karşı biraz daha şefkatli olmayı deneyin.
Bu yolların hepsi sihirli bir değnek değil elbette. Bazen biri işe yarar, bazen diğeri. Önemli olan denemeye devam etmek ve sizin için en iyi çalışan yöntemi bulmak. Unutmayın, Yaratıcı Blokajları Aşmanın Yolları: aslında kendimizi daha iyi tanıma ve anlama yolculuğudur biraz da.
Peki, sizin bu blokajlarla başa çıkmak için kullandığınız özel yöntemler var mı? Neler denediniz, neler işe yaradı ya da yaramadı?